Kalem Sûresi Kıyamet Sahnesi
42 - O gün işin dehşetinden baldırlar açılır; ve secdeye davet edilecekleri gün secde edemezler.
43 - Gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet kaplar. Onlar sağlam iken de secdeye davet edildiler fakat secde etmezlerdi.
Arap atasözleri arasında yer alan baldırların açılması deyimi sıkıntı ve şiddeti vurgulamak için kullanılır. O gün kolların sıvandığı baldırların açıldığı, sıkıntı ve zorluğun dayanılmaz boyutlara vardığı kıyamet günüdür. Bu günde şu büyüklük taslayanlar secde etmeye çağrılıyorlar ama secde edemiyorlar. Bu secde edemeyişleri ya vaktin geçmesinden ya da bir başka yasak tanımlandıkları gibi "Boyunlarının bükük başlarının eğik" (İbrahim suresi 43) olmasından kaynaklanıyor. Sanki bedenleri ve sinirleri kendi iradeleri dışında korku ve dehşetten tutulmuş gibidir. Her halûklarda bu ifade o günde yaşanan sıkıntıya, çaresizliğe ve korkunç meydan okumalara işaret etmektedir.
Sonra surenin akışı o günkü pozisyonlarını yeni çizgilerle tamamlıyor: "Gözleri dönmüş olarak yüzlerini zillet kaplar." Şu büyüklük taslayanlar, şımarıklar ve korkudan dönmüş gözler, zillet kaplamış yüzler... Onların kibirden şişmiş, burnu havadaki başların karşılığıdır. Bu ifade aynı zamanda surenin başlarındaki tehdidi de çağrıştırmaktadır: "Biz yakında onun burnunu damgalayacağız." Çünkü burada aşağılanmışlık ve horlanmışlık anlamının ön plana çıkarılması son derece belirgin ve etkin bir biçimde amaçlanmıştır.
Onlar bu aşağılayıcı ve küçük düşürücü durumdayken surenin akışı daha önce büyüklük taslamalarını, Allah'ın ayetlerine karşı burun kıvırmalarını hatırlatıyor: "Onlar sağlam iken de secdeye davet edilirler fakat secde etmezlerdi." Daha önce secde edebilecekleri durumdayken, burun kıvırıyor, büyüklük taslıyorlardı. O zaman öyleydiler. Ama şimdi bu aşağılayıcı ve küçük düşürücü sahnede yer alıyorlar. Dünya hayatı artık geride kalmış. Şimdi secde etmeye çağırılıyorlar. Fakat buna güçleri yetmiyor.
Onlar bu dayanılmaz sıkıntının içinde kıvranırken, kalpleri dehşete düşüren bu korkunç tehdide muhatap oluyorlar:
"Bu sözü yalanlayanı bana bırak."
İnsanı iliklerine kadar titreten korkunç bir tehdit. Ezici, caydırıcı, karşı konulmaz, sarsılmaz güce sahip ulu Allah peygamberine "Bu sözü yalanlayanı bana bırak, onunla savaşmayı ben üstleniyorum. Ben onun hakkından gelirim" diyor. Bu sözü yalayan da kimmiş?
Şu küçük, basit, zavallı, düşkün yaratıktır. Şu zavallı karınca... Daha doğrusu şu boşluğa serpiştirilmiş zerre. Karşı konulmaz, caydırıcı güce sahip ulu Allah'ın büyüklüğü karşısında hiçbir şey ifade etmeyen şu hiç yani...
Ey Muhammed... Benimle şu yaratık arasından çekil... Sen ve beraberindeki müminler rahat edin. Bu savaş benimledir, ne seninle ne de müminlerledir. Savaş benimledir. Şu yaratık benim düşmanımdır. Onun işi beni ilgilendirir. Onu bana bırak. Sen ve beraberindeki mü'minler gidin rahatınıza bakın.
Allah'ın ayetlerini yalanlayanlar çepeçevre kuşatan ne dehşet verici bir korkudur bu! Ayrıca maddi güçten yoksun zayıf peygambere ve müminlere ne sağlam bir güvence veriliyor.