Secde Sûresindeki Kıyamet Sahnesi

10 - Puta tapanlar: "Biz yerde toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" derler. Doğrusu onlar Rabb'ine kavuşmayı inkâr edenlerdir.

11 - De ki; "Sizin üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alacak, sonra Rabb'inize döndürüleceksiniz.

İnsanın ilk varoluşunun her an yenilenmesine, gözlerin ve kulakların algılayabileceği şekilde meydana gelmesine rağmen, sürekli tekrarlandığı halde, olağanüstülüğünden hiçbir şey yitirmeyen bu varoluşun evrelerini, gözler önüne seren bu sahnenin ışığında... Evet onlar ölüp gömüldükten, bedenleri çürüyüp toprağa karıştıktan, zerreleri dağılıp tamamen kaybolduktan sonra yüce Allah'ın kendilerini yeniden yaratacağına akıl erdiremiyorlardı. Oysa ilk yaratılışa göre bunda garipsenecek ne vardır? Nitekim yüce Allah insanın yaratılışına çamurdan, yani bedenlerinin içinde çürüyüp zerrelerine karışacağını söyledikleri bu yerden yaratmıştır. Şu halde ahirette gerçekleşecek yaratılış ilk yaratılışın benzeridir. Bu da garipsenecek yeni bir şey değildir. "Evet onlar Rabb'lerine kavuşmayı inkâr edenlerdir"... İşte bu tür laflar etmelerinin nedeni budur. Çünkü Allah'ın huzuruna çıkmayı inkâr etmeleri, bir defa meydana gelmiş ve her an benzeri meydana gelen apaçık bir olaydan kuşku duymalarına, karşı çıkmalarına neden olmuştur.

Bu yüzden onların itirazlarına, ölecekleri ve Allah'ın huzuruna dönecekleri belirtilerek karşılık veriliyor. Bu konu da kendilerinin ilk yaratılışlarında somutlaşan canlı kanıtla yetiniliyor ve başka da bir şey eklenmiyor.

12 - Suçluları Rabb'lerinin huzurunda utançtan başlarını öne eğmiş olarak "Rabb'imiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri gönder de iyi iş yapalım; artık kesin olarak inandık" derken bir görsen.

1 3- Dileseydik herkese hidayeti verirdik. Fakat benden "mutlaka cehennemi, insanlardan ve cinlerden bir kısmıyla tamamen dolduracağım " sözü çıkmıştır.

14 - Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk. Yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

Bu, aşağılanmanın, suçu itiraf etmenin, daha önce inkâr ettikleri gerçeği kabul etmenin, kuşkulandıkları gerçeği açıkça duyurmanın, birinci hayatta kaçırdıkları yeryüzünü ıslah etme görevini yerine getirmek için yeniden dünyaya dönme isteğinin dile getirildiği bir sahnedir. Bu sahnede onlar, dünyadayken ahirette karşılaşacaklarını inkâr ettikleri "Rab'lerinin huzurunda" utançlarından başlarını öne eğmiş bir haldedirler. Ne var ki, bütün bunlar fırsatın kaçmasından sonra, suçu itiraf etmenin, gerçeği açıkça ifade etmenin hiçbir işe yaramadığı bir sırada gerçekleşiyor.

Surenin akışı onların küçük düşürücü, aşağılayıcı isteklerine cevap vermeden önce, meseleye bütünüyle egemen olan, bundan önce de insanların hayatlarına ve akıbetlerine hükmeden gerçeği açıklıyor.

"Dileseydik herkese hidayeti verirdik. Fakat benden 'mutlaka cehennemi, insanlardan ve cinlerden bir kısmıyla tamamen dolduracağım' sözü çıkmıştır."

Şayet yüce Allah dileseydi, bütün insanlar için tek bir yol belirlerdi ve o da doğru yol olurdu. Nitekim yüce Allah fıtratlarında gizli bulunan içgüdü, ilham ile yollarını bulan yaratıklar için tek bir yol belirlemiştir. Böcekler, kuşkular ve hayvanlar hayatları boyunca tek bir yol izlerler. Melekler gibi bazı yaratıklar da itaatten başka bir şey bilmezler. Ne var ki, yüce Allah'ın iradesi, insan denen bu yaratığın özel bir tabiata sahip olmasını, hem doğru yolu hem de sapıklığı seçebilme yeteneğine sahip olmasını, isterse hidayeti seçmesini, isterse ona yanaşmamasını dilemiştir. Yüce Allah varlık bütününün projesine yerleştirdiği amaç ve bir hikmet doğrultusunda fıtrata bahşettiği bu özel tabiat sayesinde, insanın evrende üstlendiği rolü yerine getirmesini öngörmüştür. Bu yüzden yüce Allah, cehennemi sapıklığı seçen ve cehenneme götüren yolu izleyen cin ve insanlarla doldurmayı, değişmez bir hüküm olarak belirlediği kaderde yazmıştır.

Şu suçlular. Başları önlerine eğilmiş durumda Rabb'lerinin huzuruna çıkartılan bu kâfirler. Evet bunlar azabı hak eden kimselerdir. Bu yüzden onlara şöyle denilmektedir.

"Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım."

İçinde bulunduğunuz şu günü unuttuğunuz için... Çünkü biz bu anda, ahiret gününde gerçekleşen bir sahnedeyiz... Bugünle karşılaşmayı unuttuğunuz için tadın azabı. Tadın "Doğrusu biz de sizi unuttuk." Aslında yüce Allah hiç kimseyi unutmaz. Ama onlar gözden çıkarılmış, ihmal edilmiş, unutulmuş kimselerin muamelelerini görürler. Bu muamele ile aşağılandıkları, ihmal edildikleri, gözden çıkarıldıkları vurgulanmak isteniyor.

"Yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın."

Böylece bu sahnenin üzerine perde iniyor. Çünkü sahnede söylenmesi gereken her şeyi söyledi. Ve suçlular onur kırıcı akıbetleriyle baş başa bırakıldılar. Kur'an okuyan biri bu ayetleri bitirirken, onları orada azap içinde bıraktığını hisseder, Onları terk ederken adeta gözlerinin önünde canlanırlar. Bu da Kur'an-ı Kerim'in kalplere yönelik mesajlar içeren sahneleri canlı bir şekilde tasvir edişinin özelliklerinden biridir.

* * *

18 - Hiç inanan kimse yoldan çıkan kimse gibi olur mu? Elbette bunlar bir olmaz.

19 - İnanıp yararlı iş işleyenlere gelince, yaptıklarına karşılık varacakları cennet konakları vardır.

20 - Yoldan çıkanların barınacakları yer de ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isterlerse, yine oraya geri çevrilirler ve onlara "yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın " denir.

Mü'minlerle fasıkların karakterleri, düşünce ve davranışları bir değildir. Bu yüzden dünya ve ahirette görecekleri karşılık da bir olmaz. Mü'minler bozulmamış ve Allah'ın yarattığı şekliyle temel özelliğini koruyan fıtratları ile Allah'a yönelirler, O'nun gerçek hayat sistemine göre hareket ederler. Fasıklar ise, gerçekten sapmış, yollarını yitirmiş ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimselerdir. Allah'ın hayat sistemine temel yasası ile uyuşan ve insanı amacına ulaştıran doğru yola uymazlar. Şu halde ahirette mü'minlerle fasıkların yollarının farklı olmasının ve her birinin kendi yaptıklarına, elleri ile biriktirdiklerine uygun bir karşılık görmesinin şaşılacak bir yönü yoktur.

"İnanıp yararlı iş işleyenlere gelince, onlar için cennet konakları vardır."

Bu cennetler onlar için barınak ve sığınaktır. "Yaptıkları amellere" karşılık olarak bu cennetlere konar, orada sürekli kalırlar.

"Yoldan çıkanların barınacakları yer de ateştir."

Oraya girer ve sığınırlar. Bu ne kötü bir sığınaktır. Ki oradan kaçmak daha hayırlı olsun! "Ne zaman oradan çıkmak isterlerse yine oraya geri çevrilirler." Bu sahnede kaçmaya yeltenmek, ardından tekrar ateşe atılma hareketleri gözleniyor. "Yararlanmakta olduğunuz ateşin azabını tadın" denir. Böylece ateşe atılıp azap edilmenin yanında yeriliyor ve kınanıyorlar.

İşte fasıkların ahiretteki sonları. Bunun yanında onlar, o güne kadar kendi hallerine bırakılmıyor. Çünkü yüce Allah ahiretteki azaptan önce onları bu dünyadaki azapla da tehdit ediyor.